Recep Tayyip Erdoğan’ın Köyü Neresi? Öğrenme, Köken ve Kimlik Üzerine Pedagojik Bir Yolculuk
Bir eğitimci olarak her bireyin öğrenme serüvenini, köklerinden başlayan bir yolculuk olarak görürüm. İnsan yalnızca doğduğu yerde değil, doğduğu yerin kültürü, dili, inançları ve hikâyeleri içinde biçimlenir. Recep Tayyip Erdoğan’ın köyü neresi? sorusu da bu anlamda yalnızca coğrafi bir merak değil, aynı zamanda “öğrenmenin doğduğu yer”i sorgulama fırsatıdır. Çünkü her köy, her mahalle, her kültürel zemin; bireyin öğrenme biçimini, dünyayı algılayışını ve kendini ifade etme tarzını şekillendirir.
Köken Bilgisi: Kimlik ve Öğrenme Arasındaki Bağ
Recep Tayyip Erdoğan, 1954 yılında İstanbul’un Kasımpaşa semtinde doğmuştur. Ancak ailesinin kökeni Rize’nin Güneysu ilçesine (eski adıyla Potomya) dayanır. Bu küçük Karadeniz kasabası, aslında bir eğitim metaforu gibidir: dağların, yağmurun ve emeğin şekillendirdiği bir öğrenme alanı.
İşte tam da burada pedagojik bir gerçeğe dokunuruz — birey yalnızca okullarda değil, kültürün dokusunda öğrenir.
Rize’nin dik yamaçları, sabırla çalışan insanların, dayanışmanın ve doğaya uyumun birer öğretmen olduğu bir yerdir.
Bu çevre, bireyin öğrenme tarzını ve yaşam anlayışını biçimlendirir. “Bir insanın yetiştiği çevre onun öğrenme hızını değil, öğrenme yönünü belirler.”
Bu nedenle Erdoğan’ın kökenine bakmak, aslında çevrenin eğitime etkisini anlamak için bir fırsattır.
Yapılandırmacı Yaklaşım: Köklerden Gelen Öğrenme
Eğitim biliminde yapılandırmacı yaklaşım, bireyin bilgiyi pasif olarak almadığını, kendi yaşantılarıyla inşa ettiğini savunur.
Rize gibi doğanın zorlu koşullarını barındıran bir bölgede büyümek, öğrenmeyi aktif bir eyleme dönüştürür. İnsan, tıpkı bir öğrenci gibi doğayla müzakere eder, denge kurmayı öğrenir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın ailesinin Karadeniz kültüründen gelen bu yapılandırmacı mirası, öğrenme sürecinde çevresel farkındalığın ve özdisiplinin önemini gösterir.
Her birey, tıpkı Karadeniz’in dalgaları gibi, öğrenirken hem çevreyle mücadele eder hem de ondan güç alır. Öğrenme, köklerle diyalog kurmaktır.
Peki biz, kendi öğrenme süreçlerimizde köklerimizle ne kadar bağ kuruyoruz?
Bilgiyi yalnızca ezberliyor muyuz, yoksa yaşantılarımızla yoğuruyor muyuz?
Sosyo-Kültürel Teori: Toplumdan Öğrenmek
Lev Vygotsky’nin sosyo-kültürel öğrenme teorisi, bireyin öğrenmesinin toplumsal etkileşimle şekillendiğini söyler.
Bir köyde büyüyen çocuk, yalnızca ailesinden değil; komşusundan, ustasından, doğadan ve gelenekten öğrenir.
Güneysu gibi topluluk bilincinin güçlü olduğu yerlerde eğitim, formal olmaktan çıkar; yaşamın içsel ritmine dönüşür.
Erdoğan’ın ailesinin geldiği bu çevrede, bilgi kuşaktan kuşağa aktarılırken bir “toplumsal öğrenme ağı” oluşur.
Bu da bireyin sosyo-duygusal gelişimini destekler — tıpkı bir öğrencinin sınıfta akranlarıyla öğrenmesi gibi.
Bu noktada şu soru önemlidir: “Öğrenme yalnızca öğretmenle mi olur, yoksa toplum da bir öğretmen midir?”
Cevap açıktır: Öğrenme, insanın diğer insanlarla kurduğu ilişki kadar geniştir.
Kültürel Öğrenme: Kimlik ve Değer Aktarımı
Bir köyün ya da mahallenin öğrettikleri, okul kitaplarına sığmaz.
Güneysu’nun yeşil tepeleri, azimli insanları ve güçlü aile bağları, bir kültürel öğrenme alanıdır.
Burada birey, yalnızca bilgi değil, değer de öğrenir: çalışkanlık, sadakat, dayanışma, inanç.
Bu değerler, bireyin yaşam boyu öğrenme motivasyonunu besler.
Kültür, eğitimin görünmez müfredatıdır.
Her insan, kendi kültürel kökeninden bir öğrenme modeli taşır.
Kimi sözle, kimi davranışla, kimi sessizlikle öğretir.
Peki siz, kendi köklerinizden hangi değeri öğrendiniz?
Bugün yaşamınızı yönlendiren öğrenmelerin kaçı okuldan, kaçı evinizin duvarlarından geldi?
Sonuç: Köklerden Geleceğe – Öğrenmenin Sonsuz Döngüsü
Recep Tayyip Erdoğan’ın köyü neresi?
Evet, Rize’nin Güneysu ilçesi — ama bu yanıtın ötesinde bir anlam vardır.
Bu köy, bireyin kimliğini, öğrenme tarzını ve değer dünyasını şekillendiren bir metafordur.
Her insan, kendi köyünden öğrenir: kimi sabrı, kimi azmi, kimi inancı. Öğrenme, kökenle başlayan ama sınır tanımayan bir süreçtir.
Ve belki de en derin soru şudur: “Siz kendi köyünüzden ne öğrendiniz?”
Cevap ne olursa olsun, her öğrenme serüveni bir kökten filizlenir — tıpkı Güneysu’nun yeşil vadilerinde açan bir çiçek gibi.