Mardin Bienali Ne Zaman Bitiyor? Bir Bakış, Bir De Eleştiri
Bienalin Etkisi ve Zamanın Derinliği
Mardin Bienali, her yıl bir araya gelen sanatseverler, sanatçılar ve topluluklar için bir kutlama haline geliyor. Ancak bu kutlama, çoğu zaman yerini sürekli bir sorgulamaya bırakıyor. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, 2025 Mardin Bienali’nin son günlerine yaklaşırken bir kez daha kendimizi “gerçekten nereye gidiyoruz?” sorusuyla karşı karşıya buluyoruz. Bienalin bittiği tarih, bu yıl 31 Aralık, ancak benim asıl sorum şu: Peki ya Mardin Bienali’nin bu “bitiş”i ne kadar anlamlı?
Mardin Bienali’nin Güçlü Yönleri
Bir Şehir, Bir Sanat, Bir Hikâye
Mardin Bienali’ni sevmemin belki de en büyük nedeni, şehrin kendisiyle bütünleşmesidir. Mardin’in tarihî dokusu ve kültürel çeşitliliği, bienalin içine sızarak izleyicilere daha derin bir sanat deneyimi sunuyor. Şehirle adeta bir dans ediyor. “Beni de gör!” diyen taş sokaklar, daracık geçitler ve gökyüzünün asla silinmeyen rengindeki Mardin, bienale katılan eserlerin ruhunu da besliyor. Ve tabii, Mardin’in sokaklarında yürürken bir anlığına sanatı değil, şehri anlamanızı sağlayan bir şeyler oluyor. Bu birleşim, her zaman mükemmel sonuçlar doğurmasa da, denemeye değiyor. Sanatın sadece galerilerde değil, sokaklarda da yapıldığını görmek, alışılmışın dışında bir şeyler izlemek oldukça kıymetli.
Farklı Perspektifler, Yenilikçi Yorumlar
Bienalin içerik açısından da zaman zaman yenilikçi bir ruh taşıdığını söylemek gerek. Sanatçılar, sosyal, politik ve kültürel açıdan toplumun derinliklerine iniyorlar. Mardin’in sahip olduğu tarihsel zenginlik, kültürel çatışmalar ve çok kültürlü yapısı; sanatçılara yeni alanlar yaratmak, farklı bakış açıları sunmak için geniş bir alan sunuyor. Bu çeşitlilik, bienali sıradan sanat etkinliklerinden farklı kılıyor.
Mardin Bienali’nin Zayıf Yönleri
Sanatın Pratikliği, Katılımcılığın Eksikliği
Bienalin güzel yönleri olsa da, her şeyin göründüğü kadar parlak olmadığını kabul etmeliyiz. Birincisi, bazen bu kadar derinlikli bir sanat olayının halkla yeterince buluşamadığını düşünüyorum. Mardin gibi, halkın sanatla doğrudan iç içe olabileceği bir şehirde bile, bienalin çoğu zaman elit bir kitleye hitap etmesi büyük bir eksiklik. Sanatla halkı buluşturmak için daha fazla çaba harcanmalı. Bir şehri ve onu besleyen kültürü sanatsal bir deneyimle şekillendirmek, sadece sanatseverlerin değil, o şehri yaşayanların da içinde olduğu bir deneyime dönüşmeli.
Yetersiz İletişim ve Tanıtım
Bir diğer önemli eleştiri noktası ise Mardin Bienali’nin tanıtım stratejisinin zayıf olması. Her ne kadar sosyal medyada bazı paylaşımlar ve etkileyici görseller paylaşılsa da, bu etkinlik geniş kitlelere ulaşmakta genellikle zorlanıyor. Örneğin, İzmir’de ya da İstanbul’da yaşayan birinin Mardin Bienali’ne katılmak için ne gibi fırsatlar ya da bilgilendirmeler sunulduğu konusunda ciddi bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Bu bienalin, sadece büyük şehirlerdeki sanat çevreleriyle sınırlı kalmayıp, ülke çapında daha fazla kişiye ulaşması gerektiği kesin. Görsel ve işitsel medya anlamında eksik bir strateji, ne yazık ki çok fazla insana ulaşmanın önündeki engel oluyor.
Sorular: Mardin Bienali’ne Giden Yolda Nerelerde Yanlış Yapıyoruz?
Peki ya bu kadar yıllık deneyime rağmen Mardin Bienali’ni daha iyi bir hale nasıl getirebiliriz? Şu soruları sorarak başlayalım:
Mardin Bienali’ne katılımı artırmak için daha kapsayıcı bir yaklaşım nasıl benimsenebilir?
Bienalin amacı, sadece sanatla uğraşanlar için mi yoksa daha geniş bir topluluğu hedeflemeli mi?
Sanat, bir şehri değiştirebilir mi? Eğer evet, nasıl?
Bienalin bitiş tarihi 31 Aralık. Ama acaba bu bienal, her yıl bir kenarda duran, sadece katılımcılarına hitap eden elit bir etkinlik olmaktan ne zaman çıkacak? Çünkü bir etkinlik, ancak herkes için bir anlam taşıyorsa tam anlamıyla başarılı olabilir.
Sonuç: Mardin Bienali’ni Düşünmek
Her yıl farklı bir perspektif sunmayı amaçlayan Mardin Bienali, hem şehri hem de katılımcılarını dönüştürmeye çalışıyor. Fakat sanatın şehre ve topluma gerçekten etki edebilmesi için daha fazla katılımcı, daha fazla katılımcı kitleye ulaşması gerektiğini düşünüyorum. Yani, belki de sanat, sadece bir grup elit insanın neşesi olmak zorunda değil. Sanat, herkesin kendisini içinde bulacağı, kucaklayıcı bir dil olmalı. 31 Aralık’tan sonra Mardin Bienali’nin ne kadar etkin olacağıysa, bu sorulara verdiğimiz yanıtlara bağlı olacak.